MÜCBİR SEBEP OLARAK KORONAVİRÜS COVID-19

KORONA VİRÜS BİR MÜCBİR SEBEP MİDİR?

Ülke bir yana dursun Dünya çapında beklenmedik, bilinmedik bir virüsun ortaya çıkarak beklenmedik bir hızla yayılması karşısında dünya çaresiz kaldı. Ülkelerin büyük salgınlar karşısındaki aczini de ortaya koyan,henüz aşısı ve tedavisinin bulunmamış olması nedeniyle ve hasta ya da yaşlı bünyelerde kısa zamanda ölüme sebebiyet veren bu virüs nedeniyle 12 Mart 2020 tarihinde Dünya Sağlık Örgütü koronavirüs salgının küresel pandemi olduğunu açıkladı.

Pandemi Nedir?

Bu virüs sebebiyle sıklıkla duymaya başladığımız bu kelimeyi de açıklamak gerekir. Pandemi, dünyada birden fazla ülkede veya kıt’ada, çok geniş bir alanda yayılarak etki gösteren salgın hastalıklara verilen genel bir isimdir.

İşte Koronavirüsün bu beklenmedik çıkışı ve yayılım hızı neticesinde alınmak zorunda kalınan devlet önlemleri dünya çapında çeşitli sektörleri ve ticari ilişkileri etkilemiştir. Geçici olarak da olsa sınır kapılarının kapatılması, ulaşımın engellenmesi ve hatta evlerden çıkmamaya yönelik kısıtlama ve tedbirler nedeniyle işyerlerinin faaliyetini durdurması, toplu ulaşım hatlarında alınan tedbirer, kamu kurumlarındaki ara vermeler hukuku da ticareti de ve bunlara bağlı olarak ekonomiyi de önemli ölçüde etkilemiştir. Bu durum firmaları ciddi ekonomik sonuçlar ile karşı karşıya bırakabilecek bir hukuki ve ekonomik pandemiyi de beraberinde getirmiştir.

Bu neticeden dolayı Koronavirüs salgınının mevcut ve ileride artabilecek ekonomik etkilerinin kaçınılmaz olduğu ortadadır. Bu durum ise salgın nedeniyle müşteri ve tedarikçilerle, müteahhitler, ürün ve hizmetler ile ilgili bir çok taahhüdün öngörülemez şekilde aksamasına sebep olmuştur. Bu durumun özellikle sözleşmeye dayalı ilişkiler açısından mücbir sebep olarak kabul edilip edilmeyeceği gündem olması nedeniyle bu yazıyı kaleme almış bulunmaktayız.

Mücbir Sebep Nedir?

Beklenmeyen olay karşısında borcun yerine getirilmesinin, sözleşmenin yapıldığı zamanda göz önüne alınması mümkün olmayan siyasi, ekonomik, sosyal olaylardan dolayı haksız veya imkansız bir durumun oluşması karşısında sözleşmenin yeniden düzenlenmesi veya feshini talep etme hakkı veya dava edebilmek hakkını veren sebep ya da sebeplere mücbir sebep denir.

Mücbir sebep, borcun ifasına engel olan ve herhangi bir kimse tarafından alınacak tedbirlere rağmen önüne geçilmesine imkan olmayan,beklenmedik, harici ve borçlunun iradesi dışında meydana gelen bir olaydır. Başka bir deyimle, bilinemeyen, öngörülemeyen, basiretli bir iş insanı olarak dahi olağan dışı olması nedeniyle öngörülemeyen, seçilemeyen ve karşı konulamayan bir olayı ifade eder.

İşte mücbir sebep karşısında borçlu, beklemediği önüne geçemediği ve kendisine isnat olunmayacak bir sebeple borcunu yerine getirememesinden dolayı sorumlu tutulamaz. Bir hadisede mücbir sebebin söz konusu olabilmesi için BK’nun 117. maddesi hükmünce borcun yerine getirilmesine engel olan durumun borçlunun iradesinin dışında ve akit yapıldıktan sonra ortaya çıkmış bir durum olması şarttır.

Borçlar Kanunu MADDE 136 – Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkansızlaşırsa, borç sona erer.

Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkansızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder. Kanun veya sözleşmeyle borcun ifasından önce doğan hasarın alacaklıya yükletilmiş olduğu durumlar, bu hükmün dışındadır.

Borçlu ifanın imkansızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmez ve zararın artmaması için gerekli önlemleri almazsa, bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür.

Borçlar Kanunu MADDE 137 – Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle kısmen imkansızlaşırsa borçlu, borcunun sadece imkansızlaşan kısmından kurtulur. Ancak, bu kısmi ifa imkansızlığı önceden öngörülseydi taraflarca böyle bir sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, borcun tamamı sona erer.

Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, bir tarafın borcu kısmen imkansızlaşır ve alacaklı kısmi ifaya razı olursa, karşı edim de o oranda ifa edilir. Alacaklının böyle bir ifaya razı olmaması veya karşı edimin bölünemeyen nitelikte olması durumunda, tam imkansızlık hükümleri uygulanır.

Sözleşmelerin Değişen Koşullara Uyarlanması: Aşırı İfa Güçlüğü

Borçlar Kanunu MADDE 138 – Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hakimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır.

Bu madde hükmü yabancı para borçlarında da uygulanır.

Muhatap Resmi kurumlar ise Mücbir sebepleri nasıl değerlendireceğiz?

Kişilerin idareye karşı yükümlülüklerini yerine getirmelerini önleyen mücbir sebepler hakkında bazı kanun ve yönetmelik hükümleri de mevcuttur. Bu kurallar incelendiğinde, idareye takdir yetkisi bırakılan durumlarda, bir hadisenin mücbir sebep sayılması için; idareye karşı bir taahhüdün veya yükümlülüğün yerine getirilmesini engellemesi, idarenin muhatabı kişilerin kusurundan kaynaklanmaması ve kişilerin ortadan kaldırmaya gücünün yetememesi gerekmektedir. Bu bağlamda idare teşkilatına dahil birim, makam ve görevlilerin işlem ve eylemleri de kişiler bakımından mücbir sebep olarak kabul edilmelidir.

Uluslararası Hukuk Konularında Mücbir Sebep

Koronavirus nedeniyle Uluslararası ticarette ifanın aşırı güçlenmesi ile yoğun şekilde karşılaşılması nedeniyle, uluslararası ticareti düzenleyen metinler bu hususa ışık tutacaktır.

Uluslararası ticaret dahilinde kullanılan mücbir sebep ve aşırı ifa güçlüğü hükümleri benzer konular hakkında hüküm ihtiva etmelerine karşın kural olarak farklı hukuki halleri düzenlemektedirler.

Yukarıda açıklandığı üzere “mücbir sebep”, ifa edememe ve imkânsızlık durumlarını karşılamaktayken “aşırı ifa güçlüğü” ifa sürecinde karşılaşılan, borcun ifa edilmesini imkânsız kılmayan ancak bunu aşırı derecede zorlaştıran engel olarak tanımlanır.

Uluslararası ticari teamül ve anlaşmalar kapsamında “Taraflar, borçlarının ifası aşırı derecede güçleşmiş olsa bile, aşırı ifa güçlüğü ile ilgili hükümler saklı kalmak kaydıyla borçlarını ifa etmek zorundadırlar.

Borçlar Kanunu 138.madde hükmünün uygulanması için belirli düzeyde ifa güçlüğünden bahsetmemiz gerekmektedir. Zira ifa sürecinde karşılaşılan her aksilik ve olumsuzluk sözleşmenin uyarlanması imkanını vermemektedir. Nitekim kanun koyucu 138.maddenin başlığını “aşırı ifa güçlüğü” olarak belirlenmiş ve böylelikle bunun en son çare olarak uygulanması gerektiğini ifade etmeye çalışmıştır.

Sözleşmenin uyarlanması sonucunu doğuracak olan işlem temelinin çökmüş olması bakımından gerekçeler şunlardır.

  • Daha önce var olmayan bir durumun ortaya çıkmış olması,
  • Bu değişikliğin önceden görülemez bir değişiklik olması,
  • Bu durumun borçludan kaynaklanmamış olması,
  • Sözleşme tarafları bu değişikliği önceden görmüş olsalardı sözleşmeyi hiç kurmayacak ya da başka bir içerikle kuracak olmaları hali olarak açıkça anlaşılması,
  • Değişen koşullar sonucu sözleşmenin ifasının, bu değişiklik sonucu mağdur olan taraftan beklenmesinin dürüstlük kuralına aykırı olması,
  • Borçlunun borcunu henüz ifa etmemiş olması veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olması gerekir.

Koronavirüs Salgını Sözleşmesel İlişkiler Açısından Mücbir Sebep Oluşturabilir Mi?

Mücbir sebebin tanımına ve esaslarına Türk kanunlarında yer verilmediği için, uygulama alanının çerçevesini doktrin ve Yargıtay içtihatları çizmektedir. İlgili Yargıtay içtihatları göz önüne alındığında, mücbir sebebin varlığının her bir somut olay bakımından ayrı ayrı değerlendirildiği ve genellikle -özellikle tacirler açısından- dar yorumlandığı söylenebilir.

Bu temel kriterlerin yanı sıra Yargıtay’ın, mücbir sebep oluşturduğu iddia edilen olayın ülke genelinde etkili olup olmadığı, benzer hukuki ilişkilere etkisi ve tarafların tacir olup olmadığı gibi kriterleri de değerlendirdiği görülmektedir. Koronavirüs ise ülke bir yana dursun ülkeler arası bir panemi olarak gündemimizde yerini almıştır.

Türk Hukukunda, mücbir sebep gibi taraflardan birinin edimini ifa etmesini imkansız hale getiren bir durumun ortaya çıkması halinde Türk Borçlar Kanunu (“TBK”)’nun 136. maddesinde yer alan ve sonraki ifa imkansızlığına ilişkin hükümler uygulama alanı bulmaktadır. Söz konusu madde uyarınca, borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa borç sona erecektir. Bu durumda sözleşme ihlali söz konusu olmayacaktır. En azından cezai şartları ortadan kaldırabilecektir.

Günümüz itibariyle koronavirüsün Türkiye’de mücbir sebep oluşturabileceği yönünde herhangi bir resmi beyan, ilan ya da duyuru mevcut olmadığı gibi bir Yargıtay kararı da yoktur. Bununla beraber, Yargıtay’ın mevcut kararlarına konu olan domuz gribi, kuş gribi gibi diğer salgın hastalıklara kıyasla koronavirüsün dünya çapında daha öngörülemez bir hızla yayıldığını kabul etmek gerekir. Bu nedenle, özellikle Çin, İran, Güney Kore ve İtalya gibi salgından büyük ölçüde etkilenen ülkelerle ticari ilişkiler içinde olan firmalar ve şahıslar açısından mücbir sebep olarak değerlendirilmesi mümkün olacaktır.

Koronavirüsün etkilerinin mücbir sebep oluşturacak boyutlara ulaşmadığı yönünde bir değerlendirme olursa en azından TBK’nın 138. maddesi kapsamında mahkemeden uyarlama talep edilmesi mümkün olabilecektir.

Koronavirüsün tüm dünyanın gündeminde olmakla beraber oldukça yeni bir mesele olması ve henüz buna ilişkin verilmiş bir yargı kararı olmaması nedeniyle mevcut durumda sözleşmesel ilişkilere etkisini öngörmek ve mücbir sebep olarak değerlendirip değerlendirilemeyeceğine dair net bir yorum yapmak ancak bir hukukçu olarak kişisel görüşmelerimi belirtmekten öteye gitmez.

Ancak ülkeler arasında alınan çok hassasiyetli tedbirleri dikkate alınca bir mücbir sebep olarak değerlendirileceğini söyleyebiliriz.

Paylaş Facebook Twitter E-Mail Whatsapp