KEFALET SÖZLEŞMESİNDE EŞİN RIZASININ BOŞANMAYA ETKİSİ

NIN BOŞANMA SEBEBİ SAYILIP SAYILMAYACAĞI SORUNU

Evlilik, bir erkekle bir kadının sürekli olarak ortak hayatlarını birleştirdikleri manevi, iktisadi ve hukuki birliktelik olarak tanımlanır ve ailenin korunması, ulusal ve uluslararası düzenlemelerin dahi konusudur. Ailem kurumu toplumunun temel taşlarından biri olup, sürekliliği, sürdürülebilirliği eşler arasında eşitliğe dayanır. Bu açıdan eşlerin birbirlerine karşı yükümlülüklerini yerine getirmeleri, evlilik birliğini temsilen yaptığı işlerde diğer eşin de menfaatini gözetmeleri gerekmektedir.

TBK m. 584/3 ile de "evlilik birliğinin menfaati" korunmaya çalışılmış, böylece bir eşin kefil olması halinde diğer eşin yazılı rızası, sözleşmenin geçerlilik şartı olarak kabul edilmiştir.

Maddeye göre: “Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır (f.1). Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumlu olacağı miktarın artmasına veya adi kefaletin müteselsil kefalete dönüşmesine ya da kefil yararına olan güvencelerin önemli ölçüde azalmasına sebep olmayan değişiklikler için eşin rızası gerekmez (f.2).

Ancak bu kurala önemli bir istisna getirilmiştir. 6455 s. Kanun m. 77 ile m. 584’e eklenen 3. fıkra ile kefil olan eşin bazı meslek gruplarından olması halinde diğer eşin rızasının aranmayacağı hüküm altına alınmıştır. Bu meslek grupları; tacirler, esnaflar, sanatkârlar, çiftçilerdir. Ancak bu mesleği icra eden eşin yapmış olduğu bütün kefalet sözleşmeleri değil, sadece kendi işiyle alakalı işlemlerdeki kefalet sözleşmelerinde rıza aranmayacaktır. Eşin rızasının olmadığı kefalet sözleşmeleri geçersiz olacaktır. Ancak eşin rızasının aranmayacağı hallerde, örneğin tacirin ticari işletmesiyle ilgili kefaletinde, kefil eş basiretli davranmamış, eve haciz gelmesine sebep olmuş ve hatta iflas etmişse, bu durum evlilik birliğinde şiddetli geçimsizliğe neden olmuşsa, kefalet sözleşmesi bir boşanma sebebi olarak karşımıza çıkar. Ancak ekonomik nedenler tek başına boşanma sebebi değildir. Her biri somut olaya göre değerlendirme yapılması gereklidir.

TÜRK HUKUKUNDA BOŞANMA SEBEPLERİ

Boşanma, eşler henüz hayatta iken, eşlerden birinin kanunda öngörülen sebeplerden birine dayanarak açacağı dava sonucunda, evlilik birliğine hâkim kararıyla son verilmesidir. Boşanmanın söz konusu olabilmesi için devam eden geçerli bir evliliğin var olması gerekir. Boşanma sebepleri evlilikten sonra ortaya çıkar. Boşanma sebepleri, MK m. 161-166 arasında sınırlı sayıda sayılmıştır. Eşler sayılan sebepler dışında bir sebep öngöremezler. Türk hukukunda boşanma hem sebebe dayanmalı hem de hâkim hükmüyle mümkündür. MK boşanma sebeplerini gene ve özel boşanma sebebi olarak ikiye ayırarak düzenlemiştir. Özel boşanma sebepleri; zina, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış, suç işleme veya haysiyetsiz hayat sürme, terk ve akıl hastalığıdır. Genel boşanma sebepleri ise; şiddetli geçimsizlik, anlaşmalı boşanma, fiili ayrılıktır.

Boşanmanın hukuki niteliği, dava yoluyla kullanılması gereken bozucu yenilik doğuran ve şahsa sıkı sıkıya bağlı bir hak niteliğindedir. Boşanma genel olarak, eşlerden birinin kusurlu olması durumunda; evlilik birliğinin temelden sarsılmasında; eşlerin ortak iradeleri sonucunda; eşlerden birinin bedeni, psikolojik rahatsızlığı nedeniyle üstüne düşen yükümlülüklerini yerine getirememesi halinde ve son olarak eşlerin fiilen ayrılmaları ve artık birlikte yaşama inancını yitirmeleri halinde söz konusu olur. Bu farklı durumların birinin veya birkaçının boşanma sebebi olarak karşımıza çıkması söz konusu olabilir. Örneğin, hem eşlerin yükümlülüklerini yerine getirmemesi hem de evlilik birliğinin temelden sarsılması bir arada olabilir.

KEFALET SÖZLEŞMESİNİN BOŞANMAYA ETKİSİ

Kefalet sözleşmesinde eşin rızasının alınmaması eşlerin birbirlerine karşı yükümlülüğünün ihlali olarak sayılabilir mi? Eşine madde ve manevi baskı kurarak rıza alan kefilin girmiş olduğu ekonomik darlık sebebiyle evlilik sona erdirilebilir mi? Rızası alınmayan eşin, ekonomik durumu bozulan eşi nedeniyle bütün malvarlığını kaybetmesi ve artık ortak hayatı paylaşmak istememesi boşanma sebebi olur mu? Peki eş rıza vermezse bu da boşanma sebebi olacak mı? Gibi sorular sürekli gündemdedir.

Eşler, hayatın iyi ve kötü günlerinde birlikte olmak, güzel günlerde mutluluğu; kötü günlerde de acıyı paylaşmak durumundadır. Bu yüzden, ekonomik durumun bozulması tek başına boşanma sebebi olarak kabul edilmez. Tacirler iflasa tabidirler. İşlerin kötü gitmesi, ülke ekonomisindeki bozuklardan kaynaklanabileceği gibi, eşin eşine gerekli özeni göstermemesi veya kazancını gereksiz yere sarf etmesinden de kaynaklanabilir. Tacirin kefil olduğu bir borç yüzünden iflasına karar verilmişse acaba bu boşanma sebebi olur mu? İflas, eşin kusurundan kaynaklanmıyorsa boşanma sebebi teşkil etmez. Ticari işler genelde risk taşıyan işlerdir. Tacirin kefalet işlemi ticari işleriyle ilgili ise, diğer eşin rızası aranmayacaktır. Diğer eş, iflas eden eşin borçlarından da sorumlu olacaktır. Bu durum, MK m. 189’da “birliği temsil yetkisinin kullanıldığı hâllerde, eşler üçüncü kişilere karşı müteselsilen sorumlu olurlar” hükmüyle düzenlenmiştir. Hatta eşin ölümü halinde borçlarının kalması durumunda, diğer eş miras ve edinilmiş mallara katılma rejimi hükümlerine göre bu borcun ödenmesinden sorumludur.

Tacir eşin kefalet sözleşmesiyle gereksiz bir şekilde borçlanması, evine haciz gelmesine sebebiyet vermesi, duruma göre boşanma sebebi sayılabilir. Tacirin ticari işletmesiyle ilgili olmayan, ancak tacir eş tarafından ticari işleriyle ilgiliymiş gibi gösterilen kefalet sözleşmeleri eşler arasında güven sorunu ortaya çıkaracak, bunun tekrarlanması hali ise şiddetli geçimsizliğe neden olabilecektir. Geçimsizlik, her somut olaya göre hâkim tarafından belirlenecektir. Geçimsizlik, evlilik hayatının çekilmezliği olarak karşımıza çıkar. Geçimsizlik her türlü delille ispat edilebilir. Aile hayatında sık sık kavganın söz konusu olması, eşlerin artık ortak hayatı paylaşmakta faydalarının olmaması ve bir eşin davranışları nedeniyle diğer eşin zarar görmesi evlilik birliğinin temelden sarsılmasına yol açar. Evlilik birliğinin temelden sarsılması kusura dayalı bir boşanma sebebi değildir. Tacir olan eşin basiretli bir iş adamı olarak bütün riskleri göz önüne alıp kefil olduğu sözleşme dolayısıyla iflasına sebebiyet vermesinde kusuru söz konusu değildir. Ancak ekonomik nedenler artık evlilikte şiddetli geçimsizliğe sebep oluyorsa ve ortak yaşam giderek mümkün olmuyorsa genel boşanma sebebi vardır.

Paylaş Facebook Twitter E-Mail Whatsapp